16 Ağustos 2011 Salı

Tık Ediyor Bazen

 

Tık eden anlar oluyor bazen insan hayatında. Şalterler atıyor. Farkında olduğun problemlere katlanmaya devam edemiyorsun sonrasında. O anda düzeltmek zorunda kalıyorsun.


Mesela bazen atar şalterlerde evde. O zamana kadar zorlanmıştır teknolojinin geldiği son nokta. Elektrikli süpürge, buzdolabı, 3-5 bilgisayar, çamaşır makinası. Ve sonra bir tık!. Bitiyor sonra. Duyuyorsun o tık sesini ama engel olamıyorsun. O kadar zorladıktan sonra o son çırpınış işe yaramıyor. Karanlık oluyor, sessizlik çöküyor. Hep bir şaşırmaca yaşanıyor o karanlığın ilk saniyesinde. "Aaaa nie şimdi böyle olduki?" Zorladın çünkü. Olmayacak bir şey için harcadın o eforu. Kaldırmıyor işte sistem. Bi durmak lazım, sakinleşmek, bi oluruna bırakmak. Lazım!


İnsandaki olayda buna benziyor. Hatta tıpatıp aynısı. Cinnet anı falan da değil üstelik. Tık ediyor düşünceler. O zamana kadar "Tik tak Tik tak" Geriye sayıyorsun, üstelik geriye saydığının da farkındasın ama o saniyeye kadar vazgeçmiyorsun zorlamaktan.


"Hakkaten olması gereken buydu." diyorsun. Diyorsun da , o ilk saniye de üzülüyorsun sende. Aslında kalkıyor omuzlarından, seni uyutmayan o düşünceler. Yaşadığın rahatlama, sonra buluyor seni. Öncesi çaresizlik. Karanlıkta otururkenki o ilk çaresizlik. Gözlerin alışıyor zamanla. Gündüz gözü gibi olmasa da, 3-5 bişi görüyorsun yine de. Farkına varıyorsun. Farkına varınca bir şey mi oluyor?


Hayır olmuyor aslen. Ama tık atıyor. Tik tak'lar bitiyor. Evet özgürsün artık, o karanlıkta yatıp uyuyabilirsin hiç bir şey olmamış gibi, ya da karanlıkta yolunu bulmaya çalışabilirsin. Tamamen sana kalmış, sana özel bir karar o. Sadece sana özel.


O ilk saniye, yalnızlığı en çok hissettiğin o an. Korkutucu, sarsıcı. Kendini ne kadar hazırlamış olursan ol, o an, tıktan sonraki, işte o anı atlatırsan, daha da sırtın yere gelmez. Eğer vazgeçmez isen kendinden.


Sendin çünkü aslında, zorlayan sistemi. Bazı zamanlar, bazı anlar, bazı kişiler uymuyor birbirine. Olmuyor yani. Naparsa yap olmuyor. "İki kişide isterse olur." diyorlar. Ama yok en büyük yalan. 2 kişi isteyince de olmuyor. Yine de ölüm yok sonunda. Hayat devam ediyor. Belki de o tık, en doğru kararın oluyor. Ya da en yanlış. Bunun cevabını karanlıkta kalarak bulamazsın. Unutma sen ışık kadar parlaksın. Eğer istersen.


Neyse işte o bir tık anı, günlerden, aylardan beri süren tik taklar. Bitiyor. Sen bitiriyorsun.


O karanlıkta kalıp vazgeçmek sana kalmış.


Tekrardan parlamansa an meselesi.


Sana kalmış her şey.


Sende bitmiş.


Gerisi en büyük yalan.


Çünkü bazen, 2 kişi isteyince de olmuyor.

7 Ağustos 2011 Pazar

Ahhh


Ahhh diyorum içimden, ahhh ve devam ediorum. Ne çok sevdim seni. Çok oldu seni seveli. Bir çırpıdaydı. Seni Sevdim ve koştum sokaklarda. Sen bilmiyorsun. Anlatsam da inanmayacaksınki seni sevmeye başladığım geceye. Senin için, yanından kaçıp gittiğim bir gecenin sabaha uyanışıydı. Benim için..benim içinse hiç uyumadan uyanmaktı. Ve şimdi uyurken izliorum seni. Uyan istiorum, çünkü ben seni uyandırmaya kıyamıyorum.


Aslında özel bu cümleler, sadece sana özel. Neden buraya yazıyorum bilmiyorum. Girip okursan yazdıklarımı, süpriz olsun diyedir belki. Bilmiyorumki. Geçen senelere rağmen hala seni düşününce içim kıpırdıyor. Üstelik şimdiye kadar sıkılmam lazımdı. Rahat batardı çünkü bana eskiden. Sonu ayrılıkla biten kavgalar etmek eğlenceli gelirdi.  Sanırım birini kaybetmekten hiç bu kadar korkmadım. Ya da belki de korkmuşumdur. Ama hiç bu kadar geçmişimi unutmamıştım. Bundan eminim. Sana son aşkım derken, ilk aşkım da demek isterdim. Ama o zaman içimdeki sevginin büyüklüğünü bilir miydim, yoksa harcarmıydım seni? Bilemedim.


Ve işin garip yanı, seneler sonra bu yazıyı okursam, yanımda sende olsan mesela. Yalan olmasa bu satırlar. Ben seni unutmak zorunda kalmasam. Öldürmesem midemdeki kelebekleri.


Evet, ilk defa gerçekten ilk defa, her geçen gün daha çok seviyorum seni. Giderek azalmıyorsun. Senin farkın bu kadar işte. Az gelmesin. Bunun ne kadar önemli olduğunu bilemezsin benim için.


Giderek azalmıyorsun, ve uyuyorsun şu anda. Ben Uyan istiyorum, çünkü seni uyandırmaya kıyamıyorum.