30 Eylül 2010 Perşembe

Rüzgar

Uzakta bir yerlerde olsam, ruzgar değse tenime. Az biraz baykuslar konuşsa yansimamla, ama korkutmadan. Varliğim, yokluğa dönüşse, ben yokluğumda kendimi bulsam tekrar tekrar. Bulduğumu kimseye göstermesem, bir ben kendim olarak bana kalsam.

Ama en çok rüzgar olsa aklimda. En çok onu hissetsem, en çok ona olsa hasretim. Renkler olmadan boyanmaz Hayat. Rüzgar olmadan da, once kaybedip sonra bulamam kendimi. O soğuk yüzümü isirmazsa hissedemem kaybolmuşluklarimi. O rüzgar olmazsa, olamam ben, Ben gibi.

Olacak arkadaş. O rüzgar olacak. O soğuk iliklerime işleyecek sigarami içime çekerken.
Olmazsa olmaz, eğer olmazsa yokluktan varolamam.

Keşke bir rüzgar yetse. Keşke bir rüzgar alip goturebilse. Keşke rüzgar hep değse de tenime, ben yaşadiğimi hep hissetsem, hiç unutmasam

- Posted using BlogPress from my iPhone

22 Eylül 2010 Çarşamba

Ya da Tam Tersi

Uç, Kaç, Bağır, Saklan. Önce uzaklaş, kurtul. Sonra geri dön, savaş. Önce kuzeye git sonra güneye. Ya da tam tersi. Önce kır parçala, sonra birleştir incittiklerini. Önce sev, sonra nefret et. Ya da tam tersi. İçine at hislerini ki, kimse göremesin. Sonra sınırsızca yaşa duygularını ki, şaşırsınlar. Deli desinler. Önce gül, sonra ağla. Ya da tam tersi.
Önce yaz, okusunlar. Sonra sil. Önce git, sonra geri dön. Asla 'Geri Dönüş Yok.' deme. Önce korkak desinler sana, sonra cesaretine hayran kalsınlar. Önce düşün taşın, sonra vazgeç düşüncelerinden. Tek doğru yok.

Önce uç ki, yakalayamasınlar.
Önce kaç ki, kovalayamasınlar.
Önce bağır ki, dinlesinler.
Önce saklan ki, bulamasınlar.

Önce kelimeler gelsin, sonra cümleler. Ya da tam tersi. Önce konuş, sonra sus. Önce anlamalarını bekle, sonra bırak yorumlasınlar. Önce oku adam ol, sonra yaşa çocukluğunu. Ya da tam tersi. Önce saçmala, sonra mantığına sarıl. Ya da tam tersi. Önce anılarını hatırla, sonra unut. Kendine yeni anılar yap. İçinden gelerek yaşa. Dışardan yargılanarak değil.

Önce aşık ol, sonra sewil. Sevilmeyi bekleyen sen olma. Öylesi daha güzel. Sonra delicesine sewil. Sen seversen, eğerki seversen, saklama. Karşılık beklenerek yaşanmaz aşk. Karşılık bulursan şımarma. Kendini daha üstün görme. Karşılık bulursan, sakın vazgeçme. O gitse bile sen kal bıraktığı yerde, elbet geri dönecektir.

Önce sew, sonra sewil. Ya da tam tersi.

13 Eylül 2010 Pazartesi

Sen mi buyuksun Ben mi?

Kiyida durdum once. Eteklerimi dizime cekip. Denizin sonu gozukmuyordu alisik oldugum gibi. Gozlerimi kapayip derin nefesler aldim. Sanki bir okyanus havasi. Aslinda sadece bir deniz, bir kiyi. Boyumdan buyuk dalgalar anca bileklerime ulasabiliyordu. Kiyidaydim ama sanki denizin ortasindaydim. Bana meydan okuyabilen dalgalar anca dizlerime degebildiler. Hafifce eteklerimi islatarak. Ama onemi yoktu. Dalgalar ayaklarimin altindan kumlari cekerken birakiyordum nefesimi. Ilk defa sigaraya ihtiyac duymadim. Biraktim dalgalara butun gecmisimi, hayatimdan gecen butun anilari. Akmalarina izin verdim parmak uclarimdan.
Sen mi buyuksun ben mi? Diye bagirdim denize, denize karsi. Yukseldim, ruhumun salinmasina izin verdim. Evet artik ben daha buyuktum o boyumu asan dalgalardan. Ben daha buyuktum ucsuz bucaksiz bu denizden. Butun herseyimi alip gitti o dalgalar, o deniz. Artik gecmisimin agirligi Deniz Baba'daydi. Ben kurtulmustum, sira ona gecmisti.
Uzunca bir sure sadece kendi golgem sahitti arinisima. Bir tek o ortakti butun anilarimin akip gitmesine. Sonra baska bir golge takip etmis ayak izlerimi. Farketmemisim once. Kac zamandir izliyordu o golge, golgemi bilmiyorum. Ben varligini hissettim sadece. Varligini hissedince anladimki, beni ondan uzaklastirabilecek buyuklukte bir dalga yok.
Sonra; Son kez tekrar bagirdim: 'Sen mi buyuksun ben mi?'
Ama bu sefer yalniz olmadigimi bilerek, anilarimdan vazgecip gelecege guvenle bakarak.
Sonra bir baktim Golgem bana eslik etmekte olana sarilmis. Onun sigarasindan cekmis icine, alkolune ortak olmus.
Sonra iki Golge beraber bagirmis:
'Sen mi buyuksun Ben mi?'


- Posted using BlogPress from my iPhone