30 Ağustos 2014 Cumartesi

Tam

Kafam gidip gidip geliyordu arada.
Geri gelişlerde hep daha farklı oluyordu.
Bazen azalıyor, bazen çoğalıyordu. Genellikle her geldiğinde daha hafif oluyordu.
Her kendini kandırdığında biraz daha eksiliyordu belkide.
Yinede varlığına inanmak istediği küçük mutluluk anları.
Tamamen şükürsüz değildi.
Tamamen mutsuz.
Tamamda değildi fakat.

Ne düz yazıydı cümleleri ne de şiir. Ne zikrediliyorlardı ne de duyuluyorlardı.
Kimsede merak etmiyordu.
Edilmesindi.
Edilse ne olurdu?
Tam.
Olurdu.

19 Ocak 2014 Pazar

What you got?


Bir blogum olduğunu hatırladım az önce. Yokmuş gibi davranıyordum uzun süredir. Bir zamanlar akıl sağlığımı korumamı sağlayan tek şey sahip olduğum bu blogtu üstelik. Şimdilerde ise sanki hiç bir şeye sahip değilmişim gibi, olamayacakmışım gibi.

Kabullenmişlikleri var insanların. Hayat ne getiriyorsa kabul edenler. Olması gerektiği için olduranlar. Belki hayalleri, belki hayalkırıklıkları var. İnançları var mesela, her şey yoluna girecek. 

Belki de bir yol yoktur mesela. Çizilmemiştir. Belki de ne yaptığımızı nereye gittiğimizi bilmeden savruluyoruzdur. Kendimizi belki de olmayan bir yolun varlığına inandırıyoruzdur. Yaşadığımız her şey belki de bir ilüzyondur, belirsizliktir. 

Geçen 10 senede, belki de daha fazladır, inandığım bir çok şeyin teker teker benden koparılmasına şahit oldum. İnanç desen değil, hayal desen değil, değer yargısı desen değil. Şey.
Belki de ben yanlış şeylere inandım, kim bilir? Ben bilmiyorum. 
Gerçekleştirdiğim hayallerim de olmadı değil, oldu. Ama dediğim gibi bahsettiğim suya düşen hayallerim değil. Hoş, artık hayal de kuramıyorum zaten.
Uzun zamandır kendime sorduğum ve cevabını bulamadığım bir soru var mesela.

Herşey ne zaman bu kadar zorlaştı?

İnanmayı bırakınca mı? Umudumu kaybedince mi? Mutlu sonların saçma birer barbi bebek hikayesi olduğunu anlayınca mı? Kaybedilen dostluklar mıydı beni eksilten? Paylaşamadığım deliliğim mi zorlaştırdı herşeyi? Peki ya bastırmak zorunda kaldığım duygularım? Düşünmeye başlayınca mı? Tam olarak hangi noktada bu kadar zorlanır olduk?  Nerde yanlış yöne saptık?

Sorular başka sorulara yol açıyor ve ben ne bir çözüm bulabiliyorum, ne de inancımı koruyabiliyorum. Sanki bundan sonra sahip olacağım tek şey ameliyat izlerim olacakmış gibi geliyor.

Bir anlamı olmalıydı bütün yaşadıklarımın ve hissettiklerimin. O anlam hala göstermedi kendini. Bir anlamı olmalıydı evet. Ne zaman olacak anlamım? Hiç olacak mı?  Silly girl. Çok acınası cümleler üstelik bunlar. İnsan kendi anlamını kendi yaratır.
Peki ya artık benim gücüm kalmadıysa? Tükenmişsem? Toparlayamıyorsam?
Ve gerçekten bütün bu gel-gitlere sebep olan kişinin tutup beni kaldırmasına, bir daha bırakmamasına ihtiyacım varsa mesela. Güçlü olmak beni asıl tüketense? Bir kere de kurtarılmayı istiyorsam artık? Çok mu zayıf olduğumu gösterir bu?
Sadece 1 kere işler yolunda gitse. 
Sadece 1 kere güçlü olmak zorunda olmasam.
Sadece 1 kere kolay olsa.

Savunma mekanizmamdı sahip olduğum en büyük silah her zaman. Noldu ona? Tamamen parçalandı mı?
Neyim kaldı geriye?  

Sadece bir kaç ameliyat izi.
Hiç bir şeyim kalmadığı içinse tutunduğum tek şey hissettiklerimdi. 
Ve bu yazdıklarım kadar saçmaydı hissettiklerim. 
Ve bir o kadar gerçek.