15 Mayıs 2010 Cumartesi

Bir İnançsız, Bir Korkusuz

Söyleyecek bir yalan yok dilimin ucunda. Yalansız olmanın geri dönüşü, daha yavas oluyor ama daha gerçek. Bir inançsız var, her şeyden süphe eden, güvenmeyen. Bir de bir korkusuz var vazgeçmeyen, yorulmayan.

Bir kalbi kırılmış var uzun zaman önce. İnancı kaybettirilmiş. Kendini değiştirmiş. Her fırsatta yaralarını hatırlar olmuş. Kendini birine bağladığında ne kadar üzüldüğünü asla unutmak istememiş. Diğeri ise çoktan temize çekmiş kendi kalp kırıklıklarını. Ne olursa olsun inancını kaybetmemiş. Değen birini bulduğunda kendini paylaşmaktan vazgeçmemiş. Seneler sonra hissetmiş tekrardan ne kadar saf duygular besleyebilceğini. Hem de yalansız bu sefer. Kendini yada o birini kandırmaya gerek görmeden.

Bütün her şeye rağmen gülen gözler var sabah uyandığımda bana bakan. Beni kendine çekip sıkı sıkı sarılan biri var. O gözler butun acı cümleleri unutturuyor zaman zaman. Kalbim, kendi gerçekliğinde kayboluyor ateşlere düştüğünü bilerek. Yine de korkmuyor. Varsın bir kere de onun için yansın. Bir kere de değen birine gitsin. Hem daha öncesi de var ilişkilerinin. Sadece sevgili uğruna yakmıyor ki bu yürek kendini. Arkadaşı için, dostu için de vazgeçmiyor kimi zaman karşılık bulamasa bile. Sonra butun sıfatlar karışıyor kafasında, arkadaş, sevgili, dost. İçindeki o kadar sevgiye ve doğru duygulara rağmen, acele olmasın diye 'en yakınım' demiyor daha. 'Herşeyim' demiyor. Yavaş yavaş kaptırıyor kendini yine de sesli harfler kullanmıyor.

Hayır hayır inançsız olan biri yok aslında. Duvarları var sadece. Tuğlaları teker teker konularak örülmüş, sağlam duvar. Bir korkusuz var yine de, o duvarlara çarpmaya cesareti olan. Her şeyi göze alarak başlamış ya, canının acısını bile görmezden geliyor o korkusuz.

Bir çift göz var çünkü, sabah uyandığında gülerek bakan. Kendine çekip sıkı sıkı sarılan biri en yakınımda..

Hiç yorum yok: