3 Mart 2011 Perşembe

Ve Sabah Oldu

Uyandım biraz önce. Yine film tadında rüyalarım var hatırladığım eskiye ait. Biliçaltımızın bize oynadığı oyunlar aslında rüyalarımız. O bilinçaltına hiç format atılmıyor. Günlük koşuşturma içinde hatırlamıyorsunuz bile dün ne yiyip içtiğinizi. Fakat bilinçaltı bazen öyle bir şeyki, sizi seneler öncesine götürebiliyor. Bazen dost bazen düşman.

Pek iyi hatırlamam ben geçmişi ama düşünüp düşünüpte dertlenmem, ‘Ne kötü zamanlardı’ demem. İnsan duyguları değişiyor engel olamadığımız şekilde. Hiç bir üzüntü bizimle kalmıyor, her zaman gülüp kahkaha atamadığımız gibi. Ne geldiyse başımıza yaşadık. Ben ve içimdeki seslerim artık komik hikayeler olarak hatırlıyor yaşadığım travmaları. Ağlayarak kilo kaybetmenin anlamını daha çok küçük yaşlardayken öğrendim ben. Fakat farkında değildik aslında ne kadar çocuk olduğumuzun. Nitekim, lisedeydim rüyamda. Lise anılarım var şu anda aklımda.

En eski dostlarımdan birini lise1′nin ilk okul günü kazanmıştım ben. Sebebinin ne olduğunu hatırlamadığım bir nedenden dolayı en arka sağ köşede ağlarken gelmişti yanıma o insan. Beni görüp yanıma gelişi, bana sarılışı hala dün gibi aklımda bu sabah.  O zamandan bu zamana, ne zaman üzülen bir insan görsem, sarılarak teselli etmek isterim ben. Ama tutuyorum kendimi. Çünkü artık o saf iyi niyetlere herkes yabancı. 3 sene boyunca kalkmadık o en arka sağ köşeden. Orda uyuduk, orda dedikodu yaptık, orda süsledik yüzümüzü elimizdeki malzemelerle. Sonra aynı üniversiteye geldik, farklılaştık. Lisede ne kadar farkında değilsek hayat görüşümüzün ne kadar farklı olduğundan, üniversite de farkettik. Her ne kadar farklı hayatlar yaşıyor olsakta artık, hala karşılaştığımda 10 dakika içinde 6 ayımı özetleyebilirim o insana. Hiç çekinmeden, hiç bir ayrıntıyı atlamadan. Bazen tam cümle bile kurmuyor olsam bile o insan hala anlıyor beni. Sonra kendine göre yorumlar yapıyor. Yine farklılaşıyoruz. Sonra o  10 dakika bitiyor, biz derse gidiyoruz.

Lisedeydim ya rüyamda, şu anda burnumda bana o zamanlar garip gelen bir tahta kokusu var. Hala aklımda, o tahta binanın her adımımda sarsıldığı, gıcırdadığı var.  O tahta koridorların, ayaklarımın altında her çıkardığı seste, kendimi ne kadarda güçlü hissederdim. Ama tabi geçen seneler içinde öğrendik gıcırdayan 2 tahtanın, hayatla başedebilmek için yeterli olmadığını.

Sonra okulda yüz yüze konuşmayı pek başaramadığım bir arkadaşımla, orta2den itibaren nerdeyse her gün okuldan geldiğimizde birbirimizi aradığımız, yemek yerken bile o telefonu kapamadığımız, uyuyana kadar konuştuğumuz geldi aklıma. O arkadaşımın lise 3te kutladığımız dogum gununde ben dogum gunu pastası yerine, amerikan salatası yapmıştım. Amerikan salatasındaki mumları üflemişti o dogumgunu için. ‘Ne garip kızsın sen’ bile dememişti. Şimdi onunla da aynı üniversitedeyiz, eskisi kadar konuşmuyoruz telefonda. Ama onun orda olduğunu, her gün olmasa bile haftada en az 4-5 onu göreceğimi bilmek bile rahatlatıyor beni.  Zaman bulup konuşabilsek yine biliyorumki, yemek yerken bile kapamayacağız o telefonu.

Şimdi düşünüyorumda, aslında ne kadarda küçükmüş o zamanki dertlerim. Genç halimi karşıma alıp konuşsam pek ciddiye almam sanırım. Bundan 10 sene sonrada şu anki halim için diyeceğim mesela bunları. Değişiyor çünkü hayat ve hiç birimiz aynı kalmıyoruz.  ‘Sen çok değiştin’ cümlesini insanlar birbirine kötü bir şeymiş gibi söyler çoğu zaman. Benim için bunu duymak,  büyük iltifatlardan bile güzel geliyor. Bunu biliyor olmak, güçlü hissettiriyor bu sabah beni. Umut doluyum bu sabah. Bir lise zamanından gelen görüntü bana bunu hissettiyor üstelik. Hatırladığım her olayı yaşıyorum zihnimde yeniden. Kim bilir kaç tane hatırlayamadığım an vardır.  Kim bilir kaç tane hatırlayamadığım, şimdi çoktan önemini kaybetmiş olay için üzmüşümdür kendimi. Üstelik o zamanlar için ‘En güzel yaşlarımız, böyle olmamalı’ derdik birbirimize destek olmak için. 8-9 sene sonra bile hala aynı cümleyi kullanıyoruz. Sanırım insan yaşadığı sürece, her yaş en güzel yaş. Değişmeyen bir şey var ise, bu da onlardan biridir.

Lisedeydim rüyamda dün gece. O zamanın hisleriyle yürüdüm o koridorlarda. O zaman nasıl çekilyorsam içime o kokuyu, aynı şekilde çektim içime yine. Ama şimdi kalkıp gitsem, girsem o binaya öyle olmayacak. Bahçedeki banklardan, sadece hayalim el sallayacak bana. Tekrardan o formayı giyemeyeceğim, giysem bile aynı duyguları hissetmeyeceğim. Duygularımız sadece rüyalarda aynı kalıyor çünkü. Biz değişiyoruz, bazen olgunlaşıp, bazen çocuklaşıyoruz. Yine de geçmişim güçlü kılıyor bu sabah beni.

Hiç yorum yok: