13 Mayıs 2011 Cuma

İzler

Hayat garip aslında, insanlar daha da garip. Garip kelimesi kötü anlamlı değil bu cümlede. Ya da siz nasıl anlarsanız. Hayat değişken evet ama 'Hayat değişken' derken, onu değiştiren insanları unutuyoruz. Aslında 'İnsanlar değişken' demeliyiz sanırım. Yani bu bence böyle, sizce öyle olmayabilir.

Bir iki bişiden bahsedicem şimdi. Belki üçte olabilir. Ne kadar devam ederse..

Mesela bir yazı vardı geçenlerde yazdığım. Bence güzel bir yazı da değildi, acınası gelmişti tekrar okuyunca. Hoşlanmadım o yazıyı yazan kendimden. Sildim, kaldırdım blogtan. Sonra uzaktan tanıdığım bir arkadaş (bölümdaşımın sevgilisi olması lazım) O yazıyı sordu bana formspringten. Çok beğenmiş arkadaşlarıyla paylaşmak istiyormuş. Hoşuma gitti, fakat ilk başta anlamadım hangi yazım olduğunu. Bulunca şaşırdım. Ama tekrardan yayınladım. Hoşuma gitmeyen cümlelerim, farklı izler bırakmış insanlarda. Sonra o yazımı bir başka arkadaşımda tweet'lemiş. Ona da mutlu oldum.  Bazen oluyor böyle, güzel olduğunu düşündüğüm yazılarım okunmazken, hoşuma gitmeyen yazılar dikkat çekebiliyor. Farklı insanlarda farklı etkiler yaratıyor. Ne kadar aynı ve ne kadar da değişiğiz aslında.

Sonra mesela liseden bir arkadaşımın blogunu keşfettim daha bu hafta. Yazılarından ne kadar keyif aldığımı anlatamam. okuduğum her satır düşüncelerimin çok güzel bir dille anlatılmış biçimi adeta. Ben o kadar edebi, açık ve berrak yazamıyorum. Burda bahsetmek istediğim şey, o arkadaşı ben hep haylaz, hayattan hiç bir beklentisi olmayan, işi gücü eğlence olan bir insan oalrak hatırlardım. Üzgünüm ama bu böyle. Sonra yazılarını okudum, 1 defa değil bir çok defa. Ve yaşadığı değişime, bir nevi aydınlanmaya ( ben çok severim bu aydınlanma kavramını bkz: Kant) hayran kaldım. Hayat aynı kalmıyor, insanlar da aynı kalmıyor üstelik. Lise zamanlarında tek derdimiz sınıf defterini çalıp okulu kırmak olan bizler, birey haline dönüşmüşüz çoktan. Büyümüşüz. Kendimizi ifade edebilir, olaylar ve konular arasında bağlantı kurabilir olmuşuz.

İnsanlar böylesine bir değişim yaşarken, biz ise hep eski izlenimlerden yola çıkarak yargılıyoruz onları. 'Ben değiştim' diyoruz ama başkalarının yaşadığı değişime inanmak istemiyoruz. Kafamızı yormak istemiyoruz belki de 'Neydi, ne oldu?' diye. Aklımızdaki tek soru, 'Neydim, ne oldum?'. Ne kadar da benciliz aslında. Ve empati yapamıyor insanoğlu. Doğasında yok bence. Empati yapabilen insanlar sonradan bu yeteneği katmışlar kendilerine. Oysaki, bak sen değişiyorsun, senin dışındakiler neden değişemesin? Neden insanları önceki hatalarına, ya da eski hallerine bakarak yorumlamaya çalışıyorsun? Sen hatalarından ders alıyorsan, neden diğerleri de yapamasın bunu? Hayat değişirken uyum sağlıyorsun, peki neden insanlara uyum sağlayamıyorsun?

Ben ise, daha hala öğreniyorum. Geçmişe takılıp kalan bir insanım çoğu zaman. Daha geniş düşünmeye çalışıyorum bu konuda. Daha tam pişmedim ama yalan yok. Bir kaç gündür aklımda olan bir cümle, gecende twitterda da yazdım;

'İnsanlar üstünde bıraktığımız izler var ya, o izlere tüküreyim ben.'

Biz değişirken, keşke o bıraktığımız izler de değişseler..

2 yorum:

Gökhan Kutluer dedi ki...

Hayattan beklentisi olmayan velet büyümüş de adam olmuş, yazılar yazarmış, jestler yapar, jestler görürmüş, duygulanırmış, hatırlamış ne olduğunu ve neye dönüştüğünü...Sonra sorarmış kendine; bir tek ben mi sorguluyorum diye... Bakarmış etrafına, anlamaya çalışırmış insanları. Sonra bir gün yalnız olmadığının farkına varır, garip bir güven hissiyle tazelermiş kendini. Aynı eğitimi alıp farklı büyüdüğü kişiye güvenirmiş. Uzak da olsa ona güven veren satırlar, bilirmiş ki düşünerek yazılmış. Düşünene saygısı varmış belki de en basitinden. Beğenir, takdir eder ve teşekkür edermiş varlığına o satırların.

firste dedi ki...

Daha güzel anlatamazdın, çok duygulandım yorumuna :)
Samimiyetime inanabilirsin, kötü niyetle yazmadım hiç bi cümleyi dediğim gibi. Hatta beni derin düşüncelere ittiğini anlaman için bilerek yazdım. Ama inanki 11 yasından beri tanıyor olsakta birbirimizi, bir birey olarak kazandın düşüncelerimdeki yerini :))