5 Ekim 2012 Cuma

Bir Hikayem Var


Dün biri bir şey sordu bana. Artık renksiz olarak.

"Yazıyor musun hala?"
"Hayır" dedim. "Yazamıyorum."
"Neden?" dedi.
"İçimdeki isteği öldürdüler." dedim. O telefonu açtığım anda kapatmak isterken bir anda dökülmeye başladı kelimeler ağzımdan.
"Yazamıyorum zaten artık, istesem de yazamıyorum. Eskiden düşünmeden yazabilirdim, artık yapamıyorum. Çok fazla sır var, çok fazla üstüne alınacak olan var. Hem hesap vermek tüketti içimdeki yazma isteğini. Şimdi yazmaya çalıştığım zaman bir ergenin anıları gibi oluyor." dedim.
Biraz sessizlik oldu. Ben o sırada sakinleştim. Yine gizlendim duvarların arasına.
"Olman gereken tam da bu işte, yazman gereken tam da bunlar." dedi. Ama sesi çoktan yabancılaşmıştı tekrar bana. Duvarlarımı bu kadar kolay kırmış olmasına sinirlendim bir nefes alımlık zamanda. Herkesin içerisinde bir tek o ses terketmemişti belki de senelerdir inatla. Herkesin gözünde sıradanlaşmışken, onun gözünde hala özel hala orijinal kalmıştım. Artık rahatsız olduğum o seste kendime ait bir şeyler bırakmıştım.
Kimsenin daha önce farketmediği bir şeydi o parçam. Ve sinirlendiğim o saniyede kendimi aslında çok çıplak hissetmiştim. Bu aralar ihtiyacımın olmadığı bir duyguydu bu. Ruhsuzca kapadım telefonu. Ses kesildi.

Ve durun, şimdi size bir hikaye anlatacağım. 

""Her gün, her saniye özlüyorum seni. Özledikçe daha çok sinir oluyorum. Özledikçe daha çok farkediyorum beni olduğum gibi kabul edememiş olduğunu. Artık konuşmuyorum bahsetmiyorum senden. Ben ki, düşündüğü, hissettiği hiç bir şeyi saklama gereği duymayan. Bir sürü maskem var yine. Sıra sıra takmaya başladım. Ve senin yanında içimdeki bütün pisliklere rağmen asla maske takmadığımı farkediyorum her kıyafet değiştirdiğimde. O zamanlarda daha çok acıyor canım. Senin yanında kendim olduğumu görememiş olman, ya da belki de görüp bundan tiksinmiş olman yoruyor beni bu aralar. Bir de yalnızım tabi, yalnızlık koymuyor da, senin beni terkedişin koyuyor. Terketmen bir ihanetti maskesizliğime. Terketmen bir vazgeçişti ismimden, cismimden. 
Daha önce de terkedildim ben, daha önce de aldatıldım. Fakat senin benden vazgeçmiş oluşun her geçen gün daha çok büyüyor içimde. Büyüyor ve bir boşluk oluşturuyor. Gittikçe yutuyor içimdeki her şeyi o boşluk. Şimdiye kadar doldurmuş olmam gerekirdi oysaki o boşluğu.
Ben kimdim? Ben neydim? Huzursuz uyandığım sabahlarda hep sorgulardım kendimi."Ben gerçekten bunları kaldırabilcek kadar mı kirlettim kendimi?" diye.
Ben senin yanında tam da olduğum gibiydim. Geçmişiyle, hatalarıyla bütün pisliğiyle. 
Bütün bunlara rağmen senindim işte. Tamamen gerçektim. Yalanım dolanım yoktu. Beni sev diye numara yapmıyordum. Sanıyor musun ki bundan sonra hayatına girecek olanlar benden temiz olacak? Belki de daha kirli olacaklar. Sonra yavaş yavaş öğreneceksin belki de onların hatalarını. Belki de bu yüzden soğuyacaksın onlardan. Kimse kendini gösterdiği kadar saf değil çünkü. Bense, aslında senin yanında olduğum süre boyunca sana, seni kendimden soğutacak bir sebep vermemiştim. Yalanlarla boyamamıştım gözünü. Kendime karşı kaybettiğim bütün savaşlara rağmen bir aşk büyütmüştüm içimde. Işıklı, cıvıl cıvıl, çocuksu. Ve aslında çok masumdum ben sana.

Bir gün farkedeceksin sende. Yeterli olgunluğa erişince. Belki de asla erişmezsin. Kim bilir? İsmin bile karşıma çıkmıyor artık. İsmini bile seslendirmiyorum artık. Ara ara yazıyorum belki. Gizli gizli. 
Anlamı varmış gibi.
Her yerden yaraladın beni. Dört bir yandan geliyorlar üstüme. Bir açık yakalamak, bir mimik yakalamak için. Açık etmiyorum. Dedim ya maskelerime geri döndüm diye. 
Neyse, sen bunlara üzülme. Sen bunları kafana takma artık. Bak ben çekildim köşeme. Duvara yasladım sırtımı. Soğuk biraz. Biraz da sert. Olsun. Hayatımdaki hiç bir şey için mücadele edesim yok bu aralar. Sanki bir başka ben var karşımda izlediğim. Ben bir köşede hareketsiz oturayım da, bu kız ne yaşayacaksa yaşasın kendiliğinden.
 Hayatımda ilk defa kadere bu kadar çok inanmak istedim.
Alnımızda ne yazıyorsa o.
Su akar yolunu bulur.
Her şey olacağına varır.
Gibi cümleler..""

Uzun zamandan beri, belki de senelerden beri ilk defa yazdığım cümleleri silmeden devam ettim. 
İyi geldi. 
Gerçi birazdan pişman olacağım.
Neyse, o sese teşekkür olsun o zaman bu yazım. 
Ve evet belki de haklıydı.
Yapmam gereken tam da buydu.


Hiç yorum yok: