3 Mart 2011 Perşembe

Giderek uzaklaşıyorum

İnsanların ikiyüzlülüğünden çok tiksiniyorum artık. Ne zaman 'Artık daha fazla iğrenemem' desem, hep daha fazla mide bulantısı yaşıyorum.  Önce kendi paranoyak kişilikleri yüzünden sizin arkanızdan konuşuyorlar ve siz bu arada onları arkadaş olarak kabul ediyorsunuz, sonra yüzünüze gülüyorlar. Şimdi bu tamamen benim hatam mı oluyor? İkiyüzlü olmanın hiç bir günahı yok mu bu Dünya'da?

Prensip olarak, Nietzsche'nin bir aforizması benimseyerek, 'Tanrı ve İnsanları deneme' demeyi severim ben. Öyle güven testleriymiş, 'Acaba ne yapacak' oyunlarıymış, uğraşmam ben bunlarla. Ben her şeyimi paylaşabilirim insanlarla. Yaş ilerledikçe paylaşılan şeylerin dozu azalıyor tabi, ha bide inanılmaz ama konuşmaktan yorulduğumda olmuyor değil. Ben paylaşırım, anlatırım, ne yaşıyorsam açık yaşarım. Sınamak pek bana göre değil. Kazık yediğimde, yada yüzüme gülen bir insanın benim arkamdan farklı konuştuğunu duyduğumda, 'Kendi düşen ağlamaz' mantalitesiyle yaklaşırım duruma. Ben kendimi açmışımdır karşı taraf bunun değerini anlayamamıştır. Olabilir. Herkes aynı maneviyata ve vefaya sahip olmak zorunda değil. Benim en çok kızdığım ve sinirlendiğim nokta, enayi yerine konmak. Benim arkamdan konuştuktan, sevdiğim insanları hiç bir açıklama yapmadan silerek onları üzdükten sonra, yalnız olduğumu görerek yanıma güle oynaya gelip hiç bir yokmuş gibi davranan insana, kimse kusura bakmasın ben insan demem. Hele hele bir karaktere sahip olduğunu hiç düşünmem. Hani noldu 15 dakika önce gelseydin yanımıza sıkıysa.  Neyse fazla uzatmıyorum. Geçen haftasonu olan bir olaydı, anca şimdi yazacak kadar sakinleşebildim.

Daha önceden de takıştığım beni düşman belleyen insanlar oldular. Her ne kadar yıllar içinde, yukarıdaki malum kişi gibi arkamdan konuştuklarını inkar etselerde, ben hep öyle düşündüm. Ama benim hakkımda kötü düşünen hiç bir insan, bu kişi kadar ucuz ve aşağılık davranmamıştı. Hayat işte, 'Artık bu da olamaz' dediğiniz her şey bir bir gerçekleşiyor zamanla. Ve ben uzaklaşıyorum insanlardan. Karşıma çıkan yanlış insanlar yüzünden tamamen kesmiyorum umudumu insanoğlundan fakat uzaklaşıyorum. İşte bu yüzdendir, ufak bile olsa bana karşılık beklemeden iyilik yapan, samimi davranan insanlara ettiğim binlerce teşekkür. Bu yüzdendir biri bana gülünce bu kadar şaşırmam, inanamamam.

Ve sanırım bir de, ben artık insanlara güvenme ihtiyacını çoktan kaybettim. Son olayda bunu daha da iyi farkettim. Bir zamanlar ben o insana sırlarımı açarken, o benim arkamdan komplo teorileri geliştirip benden nefret ediyormuş aslında. Omzuma sarılıp ağlaması bile yalanken, sırf ikiyüzlülüğünden, sırf huzursuz etmek istediğinden, geldi hiç bir şey yokmuş gibi sarıldı öptü. Zaten çok zaman önce de 'Güven' kavramının bizi aslında üzmekten başka bir işe yaramadığını düşünür olmuştum. Güvendiğiniz zaman bir insana, hayalkırıklığına uğrama riskiniz de o kadar artıyor. Kazık yiyince 'Bunu bana nasıl yapar' diyorsunuz.

Ama işte insanlara güven ihtiyacını kaybettiğinizde, her şeyi bekliyorsunuz onlardan. İhanetler, kötülükler, ikiyüzlülükler hiç şaşırtmıyor sizi. 'Eeehhh bu da adam diilmiş' diyip geçiyor, gidiyorsunuz.

Güvenme ihtiyacını kaldırmak, duyu organlarından birini kapamak gibi..

Kötü kokuları almıyor burnunuz,

Kötü sesleri duymuyor kulaklarınız,

Hiç bir tat iğrenç gelmiyor dilinize,

Görmüyor çevrenizdeki ihanetleri gözleriniz,

Ve acıtmıyor teninize batan bıçaklar.

3 yorum:

Hero Of Darkroom dedi ki...

İlk yorum benden olsun : )
Öncelikle siten hayırlı olsun sevgili Firste..
Ve öyle güzel bir yazı yazmışsın ki.. İçinde olduğum durumdan dolayı daha bir katılıyorum..
İnsanlara verdiğimiz değer iki katı hayal kırıklığıyla geri dönüyor genelde.

firste dedi ki...

ilk yorumum yeni blogumda oley oley :) tesekkur ederimmm

Adsız dedi ki...

Süper yaaa