19 Nisan 2011 Salı

Yasak Elma

Yasak elma hakkaten baya bir yasak elmaymış. Yoksa Hayat bu kadar değişken olarak bizi böylesine cezalandırmazdı. Sanki en büyük ayıbımız,  Dünya'ya gelmiş olmamızmış gibi bize her yerden saldıran kişiler, etkenler, durumlar var.

Bazen çok mutluyuz sonra her mutlu olduğumuz an için acımasızca cezalandırılıyoruz. Öyle büyük dertlerden bahsetmiyorum. Ufak ufak biriken, yinede insanın sinirini oldukça bozan durumlardan bahsediyorum. Yine de kendimize her zaman şükretmeyi telkinliyoruz ümitsizce.

Bazen çok mutluyuz ve bazen çokı mutsuz. Arada olduğumuz her an ise, daha da hissizleşiyoruz. Uçlarda değilse duygularımız, ruh halimizi bile anlayamayacak duruma ulaşıyoruz. 'Naber?' sorusu, buaralar cevaplamakta en çok zorlandığım sorulardan biri.

Teker teker çözüyorum problemlerimi. Teker teker yeni problemler çıkıyor karşıma. Daha hayata atılmadığımı söyleyen insanlara bir sorum var;

Sizin kafanız mı güzel?

24 senedir hayatın içindeyim ben, tam ortasında. Doğduğum anda başladı mücadele. Şikayet edilecek bir durum değil. Bu herkes için böyle. Yeğenim var mesela daha 1 ay olmadı 1 yaşını dolduralı. Onunda mücadelesi, mutfaktaki damacanayı salona taşımak şu sıralar. 'Hayata atılmadın daha' demek bir insana yapılacak en büyük saygısızlık kanımca. Kimseye yapmam. Kimse de bana yapmasın isterim.

Şimdilik bu kadar, söyleyecek çok şeyim vardı. Telefon çaldı gitti bütün kelimelerim. Bi dahakine işallah..

Hiç yorum yok: